- Farklı verileri bütünsel çerçevede soyutlama, düzenleme ve bütünleştirme yapabilir.
- Belirsizliklere karşı hoşgörülüdür ve her şey açıklık kazanıncaya kadar dayanabilir.
- Yalnızca soyutta kalmayıp uygulama yeteneğine de sahiptir.
- Kararlıdır, ne zaman harekete geçeceğini bilir.
- Kendisini patron rolüne layık görür.
- Faaldir, sorunlar karşısında canlı adımlar atar.
- Kendi başarısına odaklı olmaktan çok kurumsal başarıya odaklıdır.
- Duyarlıdır, karşısındakinin duygularını ince ayrıntısına kadar algılama yeteneği vardır.
- İlgilidir, kendini kurumun katılımcı bir üyesi olarak görür.
- Olgundur.
- Karşılıklı bağımlılık ve dayanışma içindedir; her şeyi kendine bağımlı kılmaya çalışmaz.
- Açıkça anlatabilme yeteneğine sahiptir, iyi izlenim bırakır.
- Canlıdır, enerjiktir.
- Uyumludur ve stresle başa çıkmayı bilir.
- Şakacıdır, her şeyi ciddiye almaz.
- Gerek kendisi gerekse kurum içi vizyonu nettir, gidilmek istenen yeri bilmektedir.
- Sabırlı ve azimlidir.
- Organizedir, zamanı iyi kullanır.
- Şahsiyetlidir, iyi kurulmuş bir değerler sistemi vardır.
- Toplumsal sorumluluk sahibidir, buna ilişkin konularda yer almaktan zevk duyar.
Yeni yaklaşımların, yöntemlerin ve deneyimlerin paylaşıldığı platform
14 Aralık 2013 Cumartesi
Başarılı bir CEO olur muydunuz?
Kariyer basamaklarını hızla tırmandınız, akranlarınızın önüne geçtiniz, herkes yaptıklarınıza hayran ve nihayet istediğiniz yere ulaştınız, direksiyonda siz varsınız veee CEO oldunuz, CFO, COO, CIO, CPO vb. de olabilir. Buraya kadar herşey çok güzel, peki gerçekten başarılı bir CEO olur muydunuz asıl önemlisi burası. Bu konuda Harvard Business Review'da Harry Levinson imzası ile hazırlanmış bir liste bu konuda bazı ipuçları veriyor, burada mesleki bilgi birikimi gibi konular dışında kalan kişilik özellikleri ve düşünce yapısı ön planda tutuluyor. Alttaki konularda ne durumda olduğunuzu kendinize sorun ve samimiyetle yanıtlayın:
25 Kasım 2013 Pazartesi
Mükemmeliyetçilik ve Liderlik
Mükemmeliyetçi kişilik hem kendinden hem de çevresinden en
iyisini ve hatasız olanını talep eder. Bu kişilik doğru ve tam yapma duygusu ile
kendini ve çevresini alabildiğine zorlar. Hatta bazen başkalarının işi iyi
yapamayacakları kaygısı ile işi kendi yapma eğilimindedir. Birçoğumuzda bu
kişilik özelliği az veya çok vardır. Kimi insanlarda ise oldukça baskındır.
Mükemmeliyetçiliğin faydalı olduğu kadar dikkat edilmesi
gereken yanları da vardır. Böyle bir insanın en belirgin özelliği çözümsel
zekaya sahip olmasıdır. İşin özünü bulup çözümlemeye hemen başlar, ancak
kendisi kadar hızlı olamayanlara karşı sabırsızdır. Diğer insanlara egemen olma ve tartışmalarda
hep kendi dediklerini kabul ettirme eğilimindedir. Diğer insanları farkına
varmadan ezer, yetersiz hissetmelerine sebep olur. Mükemmeliyetçi insanların bu
hırpalayıcı tutumlarından dolayı dizginlenmeleri halinde ise haksızlığa
uğradığını, kıskanıldığını ve yenilik istenmediği için cezalandırıldığını
düşünür. Gördüğünüz gibi yönetmesi zor
bir durum L
Diyelim ki ekibinizde böyle bir arkadaş var, ne
yapabilirsiniz:
- Öncelikle her insanın elinden gelenin en iyisini yaptığını unutmayın.
- İletişim becerilerinizi aktif olarak kullanmanız gerektiğini hatırlayın. Yapacağınız hatanın ciddi bir iletişim kazasına (ilgili makale: İletişim Kazaları) sebep olacağı bir kişi var karşınızda.
- Gözlemlerinizi eleştirmeden aktarın.
- Başarı kazanma arzusunu bildiğinizi ve yardım etmek istediğinizi belirtin.
- Söylediklerinize karşı çıkar, tartışır veya sizi suçlarsa, buna saldırıyla karşılık vermeyin. Konunun bu olmadığını bunlarla ilgilenmediğinizi söyleyin.
- Yukarıdaki maddeleri uygulamanıza rağmen çabalarınız karşılıksız kalıyorsa, o zaman açık kapı bırakmayacak şekilde davranışlarının yıpratıcı olduğunu söyleyin.
Peki mükemmeliyetçi kişilik sizseniz, ne olacak J
- Öncelikle durumunuzu gözlemleyip yıpratıcı boyuta ulaşıp ulaşmadığını anlamaya çalışın. Kendinizi ve çevrenizi hırpalıyor musunuz, bu soruya yanıt arayın.
- İlk aşamada düşünce ve davranışlarınızda düzeltmeler yapmaya çalışın.
- Yeterli olmadığını hissederseniz, yakın hisettiğiniz birisinden (eş, anne, baba, dost, arkadaş) yardım isteyin. Özellikle geri bildirimlerine ihtiyacınız olacak.
- Yukarıdaki adımlardan fayda bulamazsanız, profesyonel yardım alın.
Bu arada işini iyi yapmak ile mükemmeliyetçiliği
karıştırmamak lazım J
İşini her iyi yapan mükemmeliyetçi değildir, mükemmeliyetçilik bir kişilik
özelliğidir ve baskın olması durumunda insanın ve çevresindekilerin yaşamını
zorlaştırır, mutlu olmayı güçleştirir.
14 Kasım 2013 Perşembe
Öğrenilmiş Çaresizlik
Çare nedir? Türk Dil Kurumu’nun tanıma
göre bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken
yol, çıkar yol, çözüm yolu. Çaresizlik ise çaresiz olma durumu J Hepimizin çaresiz olduğu durumlar
vardır, işiniz yoksa ay sonunda ödenecek faturalar varsa çaresiz kalırsınız,
bazı hastalıkların çaresi yoktur, ölümün çaresi bulunamadı. Bunlar karşısında
elinizden gerçekten birşey gelmiyordur, çıkar yol, çözüm bulamıyorsunuzdur.
Öğrenilmiş çaresizlik ise biraz farklı
bir durum. Bir örnekle anlatmak gerekirse bir akvaryumun ortasına bir cam
konuluyor, bir tarafa balık diğer tarafa ise yiyecek, balık yiyeceği görüp
gitmek istiyor ama o da ne gidemiyor, tabi camı da görmüyor. Defalarca deniyor
ama başarısız oluyor, balığın denemeleri de giderek azalıyor, sonrasında aradaki
cam kaldırılıyor, balık sanki arada engel varmış gibi yiyeceğe gitmiyor,
halbuki gidebilecek!
İş hayatında da projelerde de öğrenilmiş
çaresizlikle sık sık karşılaşıyor ama farkına bile varmıyoruz. Başarısızlıklar aynı
balıkta olduğu gibi insanda yapay engeller olduğu algısını yaratıyor ve
gerçekte olmayan bu engeller bir süre sonra insanların davranışlarına otomatik
sınırlar olarak yansıyor. Şuna benzer sözleri işin başında çok duymuşsunuzdur:
- “nasıl olsa yetişmez”
- “ne yaparsak yapalım yönetimi/müşteriyi memnun edemeyiz”
- “boşuna uğraşma ben çok denedim olmuyor”
- “bu sorunla daha önce de karşılaştım, çözümü yok”
- “bu durumu kabullenmek dışında yapacak birşey yok”
Velev ki iş başarılı olmadı, sonunda
yukarıdakileri söyleyenler (veya söyleyemeyip içinden geçirenler) şunlara
benzer şeyler söyleyerek veya düşünerek kendi düşüncelerini pekiştirmeyi de
ihmal etmezler:
- “ben demiştim yetişmeyeceğini”
- “yönetimin/müşterinin memnun olmayacağı baştan belliydi”
- “boşuna uğraştın”
- “başa döndük”
- “emeğimize yazık oldu, böyle olacağı belliydi”
İşi yönetenler veya proje yöneticileri
için bu durumlarla baş etmenin 2 temel kuralı var. İlki yılmamak, bunu bir
Japon atasözü şöyle dile getiriyor: Yedi
kere düşsenizde sekiz kere ayağa kalkın. İkincisi ise bakış açınızı
değiştirmek. Durumlara nereden baktığınız ulaşacağınız sonucu da çok ciddi
anlamda etkiler, çaresiz kaldığınız durumlardaki fırsatları veya çıkış
yollarını görmenize yardım eder. Siz bunları kullanırsanız size bağlı ekipler
de sizi izleyecektir. Gerçek liderlik için bu ikisinin bir arada olması oldukça
önemli, iyi bir lider ünvanıyla değil karakteri ve yaptıklarıyla liderdir ve
ilham verir.
28 Ekim 2013 Pazartesi
Liderlik
Geçtiğimiz günlerde bir eğitime
katıldım, Liderlik Kampı, Sinan Yaman tarafından verildi, oldukça keyifliydi.
Aklımda kalan önemli noktaları paylaşmak istedim. İlki liderliğin 6E si,
bunların geliştirilmesi liderlik kabiliyetlerine önemli katkı sağlayacaktır,
aklımda kaldığı haliyle paylaşmak isterim:
- Envision: Gördüğün resmi gösterme, hep birlikte görebilme
- Engage: Başkalarının da aynı şeyi istemesini sağlama
- Energize: Başkalarına da enerji katabilme, tabi önce kendine katabilme buna da innergize dendi.
- Enable: Önünü açma
- Execute: Gerçekleştirme
- Evaluate: Değerlendirme
Bir de iyi liderlerin sadece mantık
adamı olmadıkları, aynı zamanda biraz da gönül adamı oldukları sonucunu
çıkardım. Sadece metodik çalışmayla iyi bir yönetici olunabilir ama ilham
verilemez, kitlelere heyecan verilemez diye düşünüyorum. Bu da beynin her iki yarısını da kullanmayı gerektiriyor :)
İşinizle, projenizle ilgili düşünmek
mutlaka katkı sağlar ama bazen de değişmek yenilik katmak şaşırtmak lazım. Yeni
şeyler düşünmek söylemek yaşatmak da lazım. Mevlana’nın alttaki dizeleri bunu
çok güzel özetler:
Hergün bir yerden göçmek ne iyi
Hergün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Başarılı Proje Ekibinin Soruları
Doğru şeyleri yapmanın temeli doğru soruları sormak ve
bunlara dürüst cevaplar bulabilmekten geçiyor.
Bu iş hayatında da proje yönetiminde de geçerli ve takım olarak
sorulması ve yanıtlanması çok önemli.
Peki neler olabilir bu sorular:
- Temel hedeflerimiz nelerdir? Ortak hedeflerin olması ekibin eşgüdümü ve aynı amaca odaklanması açısından çok önemlidir.
- Takım içindeki roller/sorumluluklar nedir ve bu rolleri kim karşılayacaktır? Bu, yaptığınız projeye göre farklılık gösterebilir.
- Takım içinde kararlar nasıl alınır ve sorunlar nasıl çözülür? İdeali ortak karar alma yolu olmakla beraber çalışılan sektör ve kurum kültürü farklı yaklaşımları zorunlu kılabilir.
- Takım içinde iletişim nasıl yürüyecektir? İletişim konusu belki de bütün bu soruların belkemiğidir.
- Takımın izleyeceği standartlar, metodlar; kullanacağı teknolojiler hangileridir? Bu, yaptığınız projeye göre farklılık gösterebilir.
- Ürün nasıl tasarlanacak, geliştirilecek ve test edilecektir? Bu, yaptığınız projeye göre farklılık gösterebilir.
- Performans nasıl izlenecektir?
- İşler yolunda gitmezse neler yapılacaktır (B planı)?
- Riskler nasıl belirlenecek ve takip edilecektir? Risk yönetimi bütün yönetim sistemlerinde yer alır, proje yönetimi de buna dahil.
- Durum kime nasıl raporlanacaktır?
Bu sorulara mutlaka ilave edecekleriniz olacaktır, bunlara proje takımıyla işin başında birlikte
sormak ve birlikte yanıtlamak, onların de bu sorulara kafa yormalarına sebep
olacak ve işe olan sorumluluk duygusunu ve motivasyonunu artıracaktır. Tabi bu
soruları laf olsun diye sorup kimsenin görüşünü almadan yanıtlamanız durumunda
hiçbir fayda sağlamayacağını unutmamak gerekir J
Bu sorular aslında proje ekibi içindeki konuşma, dinleme ve paylaşımı da artıracaktır. Bütün bunları sağlıklı yapabilmek için sadece IQ yeterli değildir, EQ (duygusal zeka) da çok işe yarayacaktır.
30 Nisan 2013 Salı
İletişim Kazaları
İletişim kazası, kimsenin ölmediği, yaralanmadığı bir kaza; ama hasar kolay onarılabilecek gibi değil.
Hasarı karşılamak için sigorta yaptırma şansınız da bulunmuyor J “İletişim kazası
can almaz ama itibar alır!”
İletişim nedir? Bizim başkalarını başkalarının da bizi
anlaması süreci veya düşüncelerin
karşılıklı alışverişi süreci. İletişimde dinleme de konuşma kadar
önemlidir. Bu amaçla bağlantıdaki makale fikir verebilir.
İletişim kazası nasıl başlar? Karşı taraf gönderilen mesajı
algılayamazsa kaza geliyorum der. Aile
içi sorunların %99,9 u iletişim kazasıdır aslında.
Peki nasıl önlenir? Bunun için öncelikle iletişimdeki temel
prensiplere bakmamız lazım: iletişim karşılıklıdır; iletişim bir süreçtir;
iletişim tekrarlanmaz; baştan nasıl kurulduysa öyle devam eder. Bunları dikkate
alınınca iletişim kazalarının nasıl önlenebileceği ortaya çıkıyor: ağızdan
çıkanı kulağın duyması ile; önce düşünüp sonra konuşma ile; söylemeden önce,
yerini, zamanını ve ne söyleyeceğini seçme ile; nasıl söylediğinizin ne
söylediğiniz kadar önemli olduğunu hatırlamakla.
İletişim nasıl kolaylaştırılır?
- İnsanları tenkit etmeyin, takdir edin.
- Karşıdakine değer verdiğinizi ve güvendiğinizi hissettirin.
- Karşıdakinin ilgisini çekin.
- Karşıdakine mutlaka ismiyle hitap edin.
- Mutlaka gülümseyin (ama sırıtmadan J).
- İyi bir dinleyici olun.
- Ön yargıları bir kenara bırakın.
- Empati yapın.
8 Nisan 2013 Pazartesi
Proje Yönetim Ofisi (PYO - PMO) Ne İşe Yarar?
Uzay, uçak ve savunma sanayinde Proje Yönetim Ofisi
(PYO) kuruluşu 1950 lerden önce başladı.
Son dönemde başta Telekom ve BT sektörleri olmak üzere birçok kurumda PYO kuruldu ve
proje yöneticileri tek çatı altında toplandı.
Dolayısıyla PYO’nun bir ihtiyaç olduğu konusunda birçok yönetici
hemfikir görünüyor. Peki PYO ne iş yapar? Bu konuda kafalar biraz karışık. 2003
yılında CIO Magazine dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre PYO’nun ne iş
yaptığı sorulmuş alınan yanıtlar şöyle:
- % 43: Projeleri tek çatı altında toplar, proje takvimlerinin takibini ve raporlamalarını yapar.
- % 12: Birbiriyle ilgisiz projelere proje yönetim hizmeti verir.
- % 12: Birbiriyle ilgili projeleri yönetir.
- % 5: Spesifik bir proje/programı veya kontratı yönetir.
gördüğünüz gibi farklı fikirler var. PYO'nun yaptığı en temel işlerden birisini proje yaşam döngüsünü (ilgili makale: Geniş Açıdan Proje Yaşam Döngüsü) ve süreçlerini belirlemek/geliştirmek ve de masterplanı yönetmektir. Projelerin başarılı olabilmesi için gerekli koşulların (ilgili makale: Başarılı Proje Ekibinin Soruları) sağlanmasında proje yöneticilerine gerekli desteği sağlamaktır.
Peki PYO’nun faydası nedir diyecek olursak, PYO’su olan şirketlerin yaklaşık %50’sinde proje başarı oranlarının arttığı gözlenmiş, bunun da şirketi stratejik ve finansal hedeflere ulaşmada desteklediği görülmüş. Hangi alanlarda katkı sağladığı sorulduğunda da alınan yanıtlar da şu şekilde sıralanıyor:
Peki PYO’nun faydası nedir diyecek olursak, PYO’su olan şirketlerin yaklaşık %50’sinde proje başarı oranlarının arttığı gözlenmiş, bunun da şirketi stratejik ve finansal hedeflere ulaşmada desteklediği görülmüş. Hangi alanlarda katkı sağladığı sorulduğunda da alınan yanıtlar da şu şekilde sıralanıyor:
- Proje yönetim standartlarının belirlenmesi
- Müşteri memnuniyetinde artış
- Verimlilikte artış
- Maliyetlerde düşüş
- Proje yönetimi dışındaki süreçlerin standartlaşması
- Tarihsel proje verilerinin saklanması ve öğrenilmiş derslerin oluşturulması
- Proje yöneticilerine mentörlük sağlanması
- Projelerin önceliklendirilmesi
PYO’nun da birkaç şekli var. “Stratejik PYO” diyebileceğimiz halinde PYO,
şirket üst yönetimine proje seçimi, önceliklendirilmesi ve gelişmelerin
raporlanması fonksiyonlarını taşır. “Kurumsal PYO” diyebileceğimiz halinde PYO,
kurumsal ölçekteki proje taleplerini toplayıp, projelendirme ve önceliklendirme
fonksiyonlarını taşır. “İş Birimi PYO” diyebileceğimiz halinde PYO, iş
tarafındaki taleplerin toplanması, birleştirilmesi, projelendirilmesi ve
önceliklendirilmesi fonksiyonlarını taşır. “BT PYO” diyebileceğimiz halinde PYO,
iş tarafının ilettiği BT taleplerinin projelendirilmesi ve önceliklendirilmesi
fonksiyonlarını taşır.
Bir diğer konu da PYO’nun şirketin tamamını görebilecek
şekilde , bütün bölümlere eşit uzaklıkta konumlanması, doğrudan Genel Müdür’e
bağlı olması, şirket çıkarlarının korunması açısından önemli. Bir bölümün
içinde olması durumunda o bölümün çıkarlarını ön planda tutma eğilimi
olacaktır. Bağlı olduğu seviyenin düşük olması durumunda da diğer üst yöneticilerden
gelecek baskılara boyun eğmek durumunda kalacak ve projeleri etkin
yönetemeyecektir. PYO’nun
güçlü olması için de PYO’nun yöneticisinin
icra kurulunda temsili önem kazanıyor, burada CPO (Chief Project
Officer) rolü öne çıkıyor. Direkt CEO'ya bağlı olmak da oldukça önemli kazanımlar sağlayacaktır. Eğer CEO da başarılı (ilgili makale: Başarılı bir CEO olur muydunuz? ) ise mutlaka PYO da başarılı olacaktır.
31 Mart 2013 Pazar
Proje Yöneticisi Neden Korkar?
Tüm yöneticilerin korkuları vardır, ekibiyle ilgili, kendi
üstündeki yönetimle ilgili, müşterilerle ilgili, şirketin geneliyle ilgili vb.
Öte yandan korku insan doğasının en temel reaksiyonlarından (sadece duygu
değil, topyekün bir mekanizma olarak düşünülüyor birçok kaynakta) biridir ve
hayatta kalmaya yardım eder, aynı zamanda
korkular insanın hayatına yön verir. Hayatta çoğu zaman korkularınıza
göre pozisyon alırsınız. Siz farkında olsanız da olmasanız da bu böyledir J
Peki yöneticiler ve özelinde proje yöneticileri nelerden
korkar. Çoğunuzun dediklerini duyar gibiyim, “işleri yetiştirememekten”,
“verilen bütçeyi aşmaktan”, “işin kapsamını tamamlayamamaktan”, yani kısaca
“başarısız olmaktan”. Bu doğru, başka neler diye bakacak olursak, alttaki
başlıklar genelde ön plana çıkıyor:
- Ekibi yönetememek, dominant olamamak.
- Çok görünür hatalar yapmak, beceriksiz görünmek.
- İşlerden bihaber olmak.
- Kontrolü kaybetmek.
- Önemsiz işlere/projelere atanmak (sonucun umutsuz olduğu projeleri de buraya dahil edebiliriz)
- Müşteri memnuniyeti sağlayamamak.
- Üst yönetim memnuniyeti sağlayamamak.
- Şikayet edilmek.
Sizin de ilave edecekleriniz vardır bunlara. Korkusuz insan
olur mu, sanmıyorum J
Korkuyu yenebilmek/yönetebilmek de işin bir başka boyutu. Çünkü korkuyu
yönetebilmek, duygu ve davranışları,
dolayısıyla hayatı yönetmekle aslında eş anlamlı. Dahası ileride “korku
yönetimi” diye bir kavram duyarsanız ve bu popüler olursa hiç şaşırmayın.
23 Mart 2013 Cumartesi
Proje ve Stres Yönetimi -1
Proje demek sınırlı bütçe, sınırlı zaman ve belirli kapsam
demek. Belirlenmiş kapsama ulaşmak için sınırlı bütçe ve sınırlı zaman da
önemli bir stres unsuru demek. Dahası proje demek bir tarafta sizden genellikle
imkansızı isteyen müşteri öbür yanda başarısızlık durumunda hesap sormak için
bekleyen bir üst yönetimle çalışmak demek. Proje yöneticisi de bir insan ve bu
kadar beklenti ve baskıyla nasıl başa çıkacak?
Birçok kaynakta stresten “azı karar çoğu zarar” olarak
bahsedilir. İnsanda temel seviyede stres faydalıdır; özellikle motivasyon,
başarma isteği ve mücadele azmi için gereklidir. Ancak stresin fazlası insanın motivasyonuna,
enerjisine ve yaşama sevincine olumsuz yansır ve insanı paralize eder. Stres ve
yönetimi konusunda birçok makale, kitap ve eğitim bulunmaktadır. Bunlar günlük stres unsurlarıyla başa çıkmada
çok önemli ipuçları vermektedir. Ben proje yöneticisine has olan hepimizin
yaşadığı durumlardan örnekler vererek ilerleyeceğim:
Örneğin müşterinizin ve üst yönetimin katıldığı projenizin
yönetim komitesinin toplantısında (steering meeting) sunum yapacaksınız ve projenizde bazı sorun
ve riskler var. Ayrıca toplantıya katılan paydaşlardan bazılarının projeden
memnun olmadıklarını ve başka sorunları da gündeme getirmesinden endişe
ediyorsunuz. Ayrıca sorunların bazılarının sorumluları kendi şirketinizden ve
onlarla ilgili müşteri önünde şikayette bulunmanız üst yönetimin tepkisini
çekecektir. Projenin gidişatının sorunlu olmasında ilk sizin günah keçisi
olmanızdan endişe ediyorsunuz. Stresi
azaltmak için ne yapmak lazım? Öncelikle böyle bir toplantı öncesinde çok iyi
bir hazırlık gerekiyor. Müşterileri tek tek ziyaret etmek ve toplantı gündemi
hakkında bilgi vermekte fayda var, bu hem müşterinin hoşuna gidecektir hem de
sorunları varsa toplantıdan önce size
bilgi vererek bir çözüm/yanıt hazırlamanıza zaman kalacaktır. Müşteri
ziyaretinden sonra elinizdeki sorun ve riskleri mutlaka ekiple paylaşıp çözüm
önerilerini almakta fayda olacaktır. Bunları topladıktan sonra kendi üst
yönetiminizle biraraya gelerek gündeme getireceğiniz konular, toplantıdaki
hedefleriniz ve beklentilerinizle ilgili bilgi verin, stratejinizi anlatın ve
destek beklediğiniz konuların altını özellikle çizin. Ayrıca geçmiş toplantı
sunum ve notlarını inceleyin, buralardan soru gelmesine karşı hazırlıklı olun. Toplantıda
gergin olmayın gergin olduğunuz hissedilirse diğer paydaşlar da gerilir ve
toplantı istediğiniz gibi gelişmez. Siz sakin olursanız diğer paydaşlar da
sakin olacaktır. Velev ki stresiniz oldukça çok ve ne yaptınızsa üstesinden
gelemediniz, bu durumda da rahat hareket etmeye ve sakin konuşmaya çalışın,
çünkü davranışlar duyguları etkiler ve bir süre sonra vücudunuz da sakinleşir. Diyelim
bütün bunlara rağmen bir müşteri oldukça kızgın ve sert suçlamalarda bulunarak
projenin başarısız olduğunu anlatıyor. Bu durumda savunmaya geçmeyin, çünkü
suçlayan taraf savunma yapmanızı beklemekte ve yanıtlarını ona göre
hazırlamaktadır J Sorun(lar)ı
anladığınızı teyit için madde madde özetleyin, bu karşı tarafa “seni
dinliyorum” mesajı verir ve rahatlatır. Bu sorunlara hemen oracıkta çözüm
üretmeye çalışmayın, eğer öyle yaparsanız toplantı amacından sapar, herkes
kendi çözümünü anlatmaya çalışır ve beyin fırtınasına dönüşür. Toplantı
sonrasında konuları inceleyip ayrıca bilgi vereceğinizi söyleyerek konuyu toparlayın. Ses tonunuzda tereddüt
olmasın, net, açık ve sakin konuşun; bu şekilde sorunların kontrol altında
olduğu hissedilir ve gereksiz kaygı oluşmaz. Toplantı sonunda kontrolü mutlaka
ele alın, önemli kararları hatırlatın ve tüm katılımcılara teşekkür edin.
Bu konuda başka
örneklerim de olacak, onları ayrıca yazacağım...
26 Şubat 2013 Salı
Kestirimin Püf Noktaları
Proje yönetimi yapan profesyonellerin
başını en çok ağrıtan konulardan birisi kestirimdir. Birçok kestirim yöntemi vardır. Proje maliyeti ve süresi
buna göre şekillenir, proje planı buna göre yapılır. Hepimizin yaşadığı bir
durumsa proje bitince bu kestirimden doğan maliyetin ve sürenin aşılmasıdır. SCEA
(the Society of Cost Estimating and Analysis) tarafından yapılan bir
araştırmaya göre BT projelerinin ortalama olarak başta öngörülenin 2.1 kat uzun
ve 1.95 kat pahalı oldukları belirlenmiş. Bu da işin vahametini ortaya koyuyor.
Peki ne yapılabilir? Tabi ki ayakları yere basan bir kestirim, bunun için de
birkaç faydalı öneri paylaşmaya çalışacağım:
- Proje başında kesin rakamlar yerine aralıklar kullanın. Projenin başı projenin en riskli olduğu ve en az bilindiği noktadır, dolayısı ile bilinmeyenler netleştikçe kestirimi netleştirmek fayda olacaktır.
- Projeyi fazlara veya küçük paketlere bölerek kestirim yapın.
- Bir iş için tek bir rakam kullanmayın bunun yerine PERT yapın, bu size Beta dağılımı verecektir ve tek bir rakama göre çok daha iyi sonuçlar verdiği kanıtlanmıştır.
- Riskleri dikkate alın.
- Kestirimi diğer ekip üyelerini de katarak yapın. İşte sorumluluğu olmayacak kişilerin iyimser tahminlerde bulunacağını unutmayın. Ayrıca tahmin yapan kişinin tahminden ne derece emin olduğu bilgisini de alıp kullanın.
- Geçmişten gelen veriler varsa mutlaka dikkate alın. Geçmişten gelen verilerde fazla mesai, projenin resmi başlangıcından önceki eforlar vb. yoktur. Bunları da dikkate almak gerekir. Bu da proje bütçesinin %10-15 i arasına denk gelir.
- Çalıştığınız sektöre ve kuruma ait dokümantasyon da zaman alacaktır bunu ilave etmeyi unutmayın. Ayrıca müşteri veya üst yönetimin de onayı gereken durumlar olursa bunları da zaman planınıza mutlaka yansıtın.
- Çalışanları %100 planlamayın, %80 planlayın. Çalışanlar projeye tam dedike bile olsalar tüm mesailerini proje işleriyle geçirmeyeceklerdir.
- Kaynak ilavesinin süreyi aynı oranda düşüreceğini düşünmeyin. Kaynak ilavesi lineer katkı yerine daha marjinal katkılar sağlar.
Bir diğer kritik konu da verimliliktir,
çalışanların motivasyonu ve verimliliği sizin kestiriminizi de proje başarınızı
da etkileyecektir. Bunu da dikkate almayı unutmayın J
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)