25 Kasım 2013 Pazartesi

Mükemmeliyetçilik ve Liderlik

Mükemmeliyetçi kişilik hem kendinden hem de çevresinden en iyisini ve hatasız olanını talep eder. Bu kişilik doğru ve tam yapma duygusu ile kendini ve çevresini alabildiğine zorlar. Hatta bazen başkalarının işi iyi yapamayacakları kaygısı ile işi kendi yapma eğilimindedir. Birçoğumuzda bu kişilik özelliği az veya çok vardır. Kimi insanlarda ise oldukça baskındır.
Mükemmeliyetçiliğin faydalı olduğu kadar dikkat edilmesi gereken yanları da vardır. Böyle bir insanın en belirgin özelliği çözümsel zekaya sahip olmasıdır. İşin özünü bulup çözümlemeye hemen başlar, ancak kendisi kadar hızlı olamayanlara karşı sabırsızdır.  Diğer insanlara egemen olma ve tartışmalarda hep kendi dediklerini kabul ettirme eğilimindedir. Diğer insanları farkına varmadan ezer, yetersiz hissetmelerine sebep olur. Mükemmeliyetçi insanların bu hırpalayıcı tutumlarından dolayı dizginlenmeleri halinde ise haksızlığa uğradığını, kıskanıldığını ve yenilik istenmediği için cezalandırıldığını düşünür. Gördüğünüz gibi yönetmesi  zor bir durum L
Diyelim ki ekibinizde böyle bir arkadaş var, ne yapabilirsiniz:
  • Öncelikle her insanın elinden gelenin en iyisini yaptığını unutmayın.
  • İletişim becerilerinizi aktif olarak kullanmanız gerektiğini hatırlayın. Yapacağınız hatanın ciddi bir iletişim kazasına (ilgili makale: İletişim Kazaları)  sebep olacağı bir kişi var karşınızda. 
  • Gözlemlerinizi eleştirmeden aktarın.
  • Başarı kazanma arzusunu bildiğinizi ve yardım etmek istediğinizi belirtin.
  • Söylediklerinize karşı çıkar, tartışır veya sizi suçlarsa, buna saldırıyla karşılık vermeyin. Konunun bu olmadığını bunlarla ilgilenmediğinizi söyleyin.
  • Yukarıdaki maddeleri uygulamanıza rağmen çabalarınız karşılıksız kalıyorsa, o zaman açık kapı bırakmayacak şekilde davranışlarının yıpratıcı olduğunu söyleyin.

Peki mükemmeliyetçi kişilik sizseniz, ne olacak J
  • Öncelikle durumunuzu gözlemleyip yıpratıcı boyuta ulaşıp ulaşmadığını anlamaya çalışın. Kendinizi ve çevrenizi hırpalıyor musunuz, bu soruya yanıt arayın.
  • İlk aşamada düşünce ve davranışlarınızda düzeltmeler yapmaya çalışın.
  • Yeterli olmadığını hissederseniz, yakın hisettiğiniz birisinden (eş, anne, baba, dost, arkadaş)  yardım isteyin. Özellikle geri bildirimlerine ihtiyacınız olacak.
  • Yukarıdaki adımlardan fayda bulamazsanız, profesyonel yardım alın.

Bu arada işini iyi yapmak ile mükemmeliyetçiliği karıştırmamak lazım J İşini her iyi yapan mükemmeliyetçi değildir, mükemmeliyetçilik bir kişilik özelliğidir ve baskın olması durumunda insanın ve çevresindekilerin yaşamını zorlaştırır, mutlu olmayı güçleştirir. 

14 Kasım 2013 Perşembe

Öğrenilmiş Çaresizlik

Çare nedir? Türk Dil Kurumu’nun tanıma göre bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu. Çaresizlik ise çaresiz olma durumu J Hepimizin çaresiz olduğu durumlar vardır, işiniz yoksa ay sonunda ödenecek faturalar varsa çaresiz kalırsınız, bazı hastalıkların çaresi yoktur, ölümün çaresi bulunamadı. Bunlar karşısında elinizden gerçekten birşey gelmiyordur, çıkar yol, çözüm bulamıyorsunuzdur.

Öğrenilmiş çaresizlik ise biraz farklı bir durum. Bir örnekle anlatmak gerekirse bir akvaryumun ortasına bir cam konuluyor, bir tarafa balık diğer tarafa ise yiyecek, balık yiyeceği görüp gitmek istiyor ama o da ne gidemiyor, tabi camı da görmüyor. Defalarca deniyor ama başarısız oluyor, balığın denemeleri de giderek azalıyor, sonrasında aradaki cam kaldırılıyor, balık sanki arada engel varmış gibi yiyeceğe gitmiyor, halbuki gidebilecek!

İş hayatında da projelerde de öğrenilmiş çaresizlikle sık sık karşılaşıyor ama farkına bile varmıyoruz. Başarısızlıklar aynı balıkta olduğu gibi insanda yapay engeller olduğu algısını yaratıyor ve gerçekte olmayan bu engeller bir süre sonra insanların davranışlarına otomatik sınırlar olarak yansıyor. Şuna benzer sözleri işin başında çok duymuşsunuzdur:

  •  “nasıl olsa yetişmez”
  • “ne yaparsak yapalım yönetimi/müşteriyi memnun edemeyiz”
  • “boşuna uğraşma ben çok denedim olmuyor”
  • “bu sorunla daha önce de karşılaştım, çözümü yok”
  • “bu durumu kabullenmek dışında yapacak birşey yok”
Velev ki iş başarılı olmadı, sonunda yukarıdakileri söyleyenler (veya söyleyemeyip içinden geçirenler) şunlara benzer şeyler söyleyerek veya düşünerek kendi düşüncelerini pekiştirmeyi de ihmal etmezler:

  •  “ben demiştim yetişmeyeceğini”
  •  “yönetimin/müşterinin memnun olmayacağı baştan belliydi”
  • “boşuna uğraştın”
  • “başa döndük”
  • “emeğimize yazık oldu, böyle olacağı belliydi”
İşi yönetenler veya proje yöneticileri için bu durumlarla baş etmenin 2 temel kuralı var. İlki yılmamak, bunu bir Japon atasözü şöyle dile getiriyor: Yedi kere düşsenizde sekiz kere ayağa kalkın. İkincisi ise bakış açınızı değiştirmek. Durumlara nereden baktığınız ulaşacağınız sonucu da çok ciddi anlamda etkiler, çaresiz kaldığınız durumlardaki fırsatları veya çıkış yollarını görmenize yardım eder. Siz bunları kullanırsanız size bağlı ekipler de sizi izleyecektir. Gerçek liderlik için bu ikisinin bir arada olması oldukça önemli, iyi bir lider ünvanıyla değil karakteri ve yaptıklarıyla liderdir ve ilham verir.