“Kanıta Dayalı
(Evidence-Based)” terimi tıp dünyasında 1990’larda ortaya çıkmış ve giderek
artan bir şekilde tıp camiasında kabul görüyor. Kanıta Dayalı Tıp
(Evidence-Based Medicine), doktorların
hastalıklar hakkında verdikleri teşhis ve tedavi kararlarını “güvenilir
kanıtlara” dayandırması temelinde gerçekleşiyor. Benim de bu terimle tanışmam
doktora tezimdeki tıbbi görüntüleme alanındaki araştırmalarımla başlıyor. Bu
esnada tıp camiasını daha yakından izleme fırsatı buldum. Doktorların her gün
karşılarına gelen onlarca hasta ile ilgili çok önemli ve bazen de yaşamsal kararlar
verdiğini ve ara sıra da yanılabildiklerini ilk defa bu dönemde fark ettim. Tıp
camiası da bunun farkında olduğu için Kanıta Dayalı Tıbba yönelmiş. Bazen
doktora gittiğimizde bizden istenen tahliller, görüntülemeler bizlere gereksiz
gibi görünse de temeli doktorun vereceği karara “iyi kanıt” bulma arayışından
kaynaklanıyor. Amaçları da yüzeyde görünen sorunun arka planında yatan bir kök
neden olup olmadığını görmek, herhangi bir ihtimali atlamamak ve “doğru teşhis”
koyup “doğru tedavi” uygulayabilmek.
Eski devirlerden
beri yönetici/lider konumundaki insanlar yönettikleri kurumu etkileyen birçok
karar almak durumunda kalırlar. Başarının doğru kararlardan geçtiğini birçok yönetici bilir (İlgili Makale:
Başarıya Farklı Bir Bakış). Bazı durumlarda yöneticiler yanlarındaki veya
birlikte çalıştıkları insanlara danışırlar, genellikle verdikleri kararı
doğrulamak amacıyla. Danışılan insanlar eğer konuya hakim değillerse ve/veya
yöneticileriyle iyi geçinmek istiyorlarsa, yöneticinin duymak istediğini
söylerler. Bu da yöneticiye verdiği kararla ilgili bir kanıt gibi görünür ve
kararı uygulamak için daha da motive olur. Sonuç hüsran olunca da sorunu
kararda değil kararı uygulayan icracı ekiplerde/kişilerde veya sistemde aramaya
başlar. Bir günah keçisi bulunup aksiyon alınır ve konu geçiştirilir. Sorunun
kaynağı olan hatalı karara inilmez. Velev ki kararın hatalı olduğu fark edilse
bile bunu yöneticiye kimse söyleyip yönetici ile arasını bozmak istemez. Aslında
hatanın fark edilmesi, kabul edilmesi ve düzeltilmesi değerli bir erdemdir.
Ancak çoğu durumda gurur bu erdeme geçit vermez ve savuşturmacı kültür devreye
girer (İlgili Makale:
Savuşturmacı Kültür).
Yöneticilerin karar
verirken kendi tecrübelerine ve gözlemlerine dayandıkları; bu nedenle
önyargıların ve duyguların doğru karar almaya zaman zaman engel olabildiği
bilimsel dünyada da fark edilmiş. Hatta çok iyi eğitimli ve donanımlı
yöneticinin bile bazı durumlarda hatalı kararlara imza atabildiği görülmüş
(Kahneman, 2011). Bütün bunlara bir cevap olarak “Kanıta Dayalı Yönetim” kavramı
ortaya çıkmış. Tıpkı tıp camiasındaki gibi “eldeki en iyi kanıtı” ve “eleştirel
düşünme becerisini” birlikte kullanarak “daha kaliteli” ve “isabetli” kararlar
verebilmenin yolu olarak tanımlanmış (Pfeffer ve Sutton, 2006).
Kanıta Dayalı
Yönetim’e daha yakından sorular eşliğinde bakalım:
- Peki “Kanıt” nedir? Bilgi, veri, gerçek, tez,
anti-tez, hipotez, varsayım hepsi olabilir. Burada önemli nokta kanıtın
“güvenilir” ve “konuyla ilgili” olması. Burada karar aşamasını mahkeme gibi
düşünebilirsiniz. Mahkemenin doğru karar alabilmesi için güvenilir ve konuyla
ilgili kanıtlara ihtiyacı vardır. Eğer kanıtlar yeterince güvenilir değilse
veya konuyla doğrudan ilgili değilse mahkemenin doğru karar verme şansı yoktur.
Aynı durum yöneticiler için de geçerlidir.
- Tecrübe Kanıt mıdır? Konuyla ne kadar ilgili
olduğuna bağlı olarak değişir. Eğer konuyla ilgisi yüksekse elbette kanıttır.
Ancak sadece tecrübeyi baz alarak ilerlemek doğru olmayacaktır. Burada kanıtı
eleştirel düşünme becerisi ile irdelemek de gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Tecrübenin yaşandığı ortam, zaman ve insan boyutlarını dikkate almak ve de yeni
durumdaki karar noktası ile kıyaslamak da iyi bir adım olacaktır.
- Kıyaslama (Benchmarking) Kanıt mıdır? Her zaman
değil. Hem kıyaslama yoluyla başka kurum/kişilerden öğrenilenler hem de en iyi
pratikler (best practices) yöneticileri çok cezbeder. Ancak bunlar farklı ortamlarda, farklı zamanlarda ve
farklı ekiplerle oluşan sonuçlardır. Dolayısıyla herkes ve her kurum için
geçerli değildir. Doğrudan örnek almak ve aynen yapmaya çalışmak üzücü
sonuçlara yol açabilir. Bunun yerine bu örneklerin ortaya koyduğu alternatif
çözüm yollarını dikkate almak ve bunları ortam, zaman ve insan boyutları ile
irdelemek daha akılcı olacaktır. Bir
diğer önemli nokta da doğru kıyaslamayı yapabilmek. Bazen elma ile armudu
kıyaslama noktasına kadar gidilebiliyor. Özellikle sektöründe öncü ve başarılı
kurumlarla kıyaslama yapmak, onların yaptıklarını birebir takip edip uygulamaya
çalışmak enerji ve zaman kabının ötesine geçemiyor.
- Kanıt Kaynakları nelerdir? Literatür, kurum,
çalışanlar, paydaşlar. Konuyla doğrudan ilgili akademik literatür değerli ve
objektif bir yol gösterici olabilir. Kurumun kendisi de ürettiği verilerle,
gerçekleriyle ve kültürü ile temel bir kanıt kaynağıdır. Burada kritik konu
ölçmek ve rakamlarla konuşabilmektir. Çalışanlar konuyla ilgili uzmanlıklarına
bağlı olarak kanıtların toplanmasında yardımcı olabilirler. Verilecek kararla
ilgili paydaşlar da farklı tez/ anti-tezlerle ve bunları destekleyici verilerle
değerli bir kanıt kaynağı olabilirler.
- Kanıtları topladık, hangisine bakıp karar vereceğiz? Burada güvenilir kanıtlara odaklanmak ve bunlar içinden konuyla en çok
ilgisi olana yoğunlaşmakta fayda olacaktır. Buna eldeki en iyi kanıt deniyor.
Eldeki en iyi kanıt temelde olmak üzere toplanan kanıtları eleştirel düşünce
süzgecinden geçirmek bizi daha kaliteli ve daha isabetli karar almaya
götürecektir.
- Kanıta Dayalı Yönetim ile tecrübelerimi bir kenara mı bırakmalıyım? Hayır, aslında tecrübenin değerini bir kenara itmiyor. Eğer karar
noktasıyla ilgili en güvenilir ve en ilgili kanıt tecrübe ise doğrudan kullanılabiliyor.
- Kanıta Dayalı Yönetim’de sadece rakamlarla mı konuşulur? Hayır, sadece rakamlarla hareket etme ve istatistikçi olma amacı
bulunmuyor. Eldeki en iyi kanıt bazen bir söz, bazen bir resim, bazen bir
tecrübe de olabiliyor. Unutmamak gerekiyor ki mükemmellik beklentisi yok (İlgili
Makale:Mükemmeliyetçilik ve Liderlik) bu yaklaşımın, sadece eldekilerin en iyisi hedefleniyor.
- Hızlı karar gerektiren durumlarda işe yarar mı? Evet, çok hızlı ve kritik bir karar almanız da gerekse bu karara dayanak
olarak elinizdeki en iyi kanıtı kullanabilirsiniz. Kaldı ki kararların çoğu daha
uzun dönemde alınıyor, haftalar, aylar bazen de yıllar sürebiliyor. Yeterince
kanıt toplama ve bunlara rahatça değerlendirme imkanı aslında oluyor.
Hepimiz
kendimiz, yaptıklarımız ve çevremizle ilgili birçok karar alıyoruz. Bu
kararları alırken Kanıta Dayalı Yönetim yaklaşımını hatırlamak, güvenilir ve
konuyla ilgili kanıt toplamak eminim işe yarayacaktır. İster büyük bir kurumda
CEO (İlgili Makale: Başarılı bir CEO olur muydunuz?) olun ister Çaycı, karar alacağınız konularda doğru problemi tariflemeye
çalışıyorsanız, güvenilir kanıtlar arıyorsanız,
bir de önceki hatalarınızdan ders çıkartabiliyorsanız, doğru bir yoldasınız ve elinizdeki
koşullarda en iyi kararları veriyorsunuz demektir.
Kaynakça:
- Kahneman,
D. (2011). Thinking, fast and slow.
New York: Farrar, Straus and Giroux.
- Pfeffer,
J., & Sutton, R. I. (2006). Evidence-based management. Harvard Business Review, 84(1), 62.