1 Eylül 2016 Perşembe

İyi Mühendis Olmak ya da Olmamak

Üniversite'de iyi bir eğitim aldığımı düşünerek iş hayatına atıldığımda temel hedefim belki birçoğumuz gibi "iyi bir mühendis" olmaktı. Üniversite yıllarındaki projeler, ödevler ve sınavlar hep zor teknik problemlere çözüm bulma üzerineydi. Biraz hocalarımızın teşviki ile biraz da meraktan en iyi ve idealist mühendislerin akademik yolda ilerlediğini düşünerek öncelikle okulda asistan olarak kaldım. Bir yılın sonunda akademik dünyada çalışılan problemlerin bir kısmının aslında günlük hayata uzak olduklarını ve hatta bazılarının uygulanabilir olmadığını gördüm. Akademik dünyada gerçekten günlük hayata dair problemlerle uğraşanları tenzih ederim, ama benim üzerinde çalıştığım konular böyle değildi. Bu problemler bana heyecan vermedi ve asistanlıktan ayrıldım. 

Özel sektöre geçerken temel amacım gerçek anlamda mühendisliği deneyimlemekti. Yıllar geçtikçe özel sektörde de aslında gerçek anlamda mühendislik problemlerinin pek fazla olmadığını gördüm. Yaptığım birçok işi başkaları da yapabilirdi hatta mühendis olmaları da şart değildi. İlk yıllarıma ait hatırımda kalan mühendislik problemleri oldukça az, en önde gelen örneğini sizinle paylaşmak isterim. Üzerinde çalıştığımız projede ülke genelinde bir bilgisayar ağı kurulması ve sonrasında farklı noktalarda çalışacak sunucuların ayağa kaldırılması gerekli idi. Bilgisayar ağını kurarken modem maliyetinin projede olmadığını gördük. Modemler de X25 altyapısında kullanılabilen özel modelde idi ve tanesi 1000 USD'nin üzerinde idi. Ayrıca yurtiçinde yoktu ithal edilmesi gerekiyordu. Toplam 80 modem gerekmekteydi. Ya şirket bu modemleri alacak ve bunu zarar olarak yazacaktı ya da yönlendiricileri (router) modemsiz olarak veri santrallerine bağlamak gerekecekti. Haliyle bu konuda yönlendirici üreticisi ile temasa geçtik, ancak bunu daha önce yapmadıklarını ve nasıl yapılacağına vakıf olmadıklarını bildiren bir yanıt aldık. Bunun gerçek anlamda bir mühendislik problemi olduğunu düşünüp kolları sıvadım. Üniversite yıllarında bilgisayar ağları dersi almıştım. Bize çeşitli protokoller ve ağ topolojileri anlatılmıştı. Ancak işime yaramıyordu, önce yönlendirici ve veri santrallerinin nasıl çalıştığını öğrendim, sonra yönlendiriciyi kumanda edecek kodu yazmaya başladım. 2 hafta boyunca veri santraline kapanıp yazdığım kodla denemeler yaptım. Ve başardım! Gerçekten de modemsiz olarak sadece yönlendirici ile bilgisayar ağını çalıştırabilmiştim. Bu çözümü kullandık ve ciddi bir masraftan kurtulduk. Bundan aldığım keyfi başka birçok şeyden almadım. 16 yıllık özel sektör tecrübemde bu şekilde deneyimler maalesef oldukça azdı. 

Mühendis için bir çok farklı tanım var ama yıllar içinde benim gözümde mühendis şöyle canlandı: teknik bilgiyi insan ihtiyaçlarını karşılamak veya insanların problemlerine çözüm sunmak için akıllıca ve sistematik olarak kullanan kişi. İhtiyaç/problem ne kadar karmaşık, kısıtlar ne kadar zorlayıcı ise mühendislik becerisi o kadar kıymetli oluyor kanaatimce. İyi mühendis olmak da bu tür durumlarda önem kazanıyor. Böyle mühendislerle maalesef çok karşılaşma şansı olmuyor. Yıllar içinde bazı yabancı firmalarda gerçekten konusuna hakim ve iyi mühendis olan insanlarla çalışma fırsatım oldu. Bir çoğunun ortak özelliği yönetici sıfatı taşımamaları idi. Hatta bazıları kendi yöneticilerinden daha fazla para kazanıyorlardı. Bunlardan bir tanesine iyi mühendis olmanın sırrını sorduğumda aldığım yanıt etkileyiciydi: "daha çok ve etkili düşünme (more and effective thinking)". Ülkemizde ise genç ve başarılı mühendisler genelde yönetici kadrolarına geçiyor çünkü mühendis olarak kalmaları halinde daha iyi bir gelir elde etme imkanları olmuyor. Hatta kurumsal yerlerde ilişki yönetimi, sunum yapabilme becerisi, mühendislik becerisinin de önüne geçebiliyor. Maalesef "sunum mühendisi" kavramı bile ortaya çıkmış durumda. Ayrıca yıllarca biriktirdiği mühendislik deneyimini bir kenara bırakıp yönetimsel becerilerini geliştirmeye odaklanan değerli mühendisler var. Kimisi başarılı olabilirken kimisi yönetim alanında aynı başarıyı sergileyemiyor. Yöneticilik ve liderlik farklı yetkinlikleri gerektiriyor (İlgili Makale: İnsan Nasıl Yönetilir?). 

İyi bir mühendisin ilk özelliğinin tecrübe olduğunu düşünüyorum, bu tecrübe yıllara bağlı kıdem değil elbette. Gerçekten üzerinde uğraştığı ve tamamladığı mühendislik projelerinin sayısı ve zorluğu. İkinci önemli özelliği güncel araç ve ekipmanları iyi bilmesi bunları ustalıkla kullanabilmesi. Burada bir parantez açıp araçlarda ustalaşmanın bir yansıması olarak bir çoğumuz bir dolu sertifika alıyor ve bunları iyi mühendis olduğumuza kanıt olarak sunuyoruz. Aslında bunlar adı üstünde araç ve kendi başlarına bize doğru çözümü gösteremezler. Sonuncusu ise beceri. Bu kavramı tecrübelerini problemi çözmek için sentezleme ve araçları da bu çözümde etkin şekilde kullanabilme yetisi olarak düşünebiliriz. Mühendisliğin çıkış kelimesi Latince ingenium (akıllılık, beceriklilik), aslında tüm söylediklerimi özetliyor.

Birçoğumuz için kariyer hedefi CEO (İlgili Makale: Başarılı bir CEO olur muydunuz?) veya C seviye yönetici olabilmek. Neden bunu istiyoruz, çünkü geliri ve prestiji yüksek. Mühendislik yapanlar ise üreten kesimi temsil ediyor ve maalesef çok yüksek prestijle görev yapmıyorlar. Birçoğumuz aslında mesleklerimizde tam da ustalaştığımız yıllarda daha yüksek gelirler için bu yolu ya kendimiz bırakıyoruz veya "terfi" ederek terk etmek durumunda kalıyoruz. Bu da mühendis kalmanın çok da cazip olmadığı bir ortam yaratıyor. Son dönemde kıymetli mühendislerini bu yolla kaybeden bazı kurumlar teknik kariyer haritaları sunmaya da başladılar. Yeterli mi, değil elbette. Çünkü yönetici olmak hala daha cazip.

Yine mühendislik gibi geçmişi ilk insanlara kadar uzanan doktorluk mesleğine baktığımda ise durumun farklı olduğunu gözlemliyorum. Hastanelerde en yüksek ücreti alanlar ve en çok prestije sahip olanlar baş hekimler değil, hastane müdürleri hiç değil, bilakis mesleğini icra eden iyi hekimler ve cerrahlar. Bir hekimin kariyer haritasında "başhekim" olma gibi bir hedef genelde olmuyor. Acaba gün gelip bizde de iyi mühendis olma aynı değere ulaşır mı? Kim bilir, belki...